KIBLEYE YÖNELME
KEYFİYETİ
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Beyt' e yönelmenin iki yönü vardır: Mekke'de yaşayan ve
Beyt'i görme imkanı olan şahsın mescidde yahut Mekke'nin herhangi bir evinde
yahut bir düzlüğünde yahut dağında olması arasında fark olmadan Beyt'e yönelip
tam isabet ettirmeden kılmış olduğu namazı geçerli olmaz. çünkü istikbaliyle /
yönelmesiyle Beyt'i isabet ettirip ettiremediğini idrak edebilir. Eğer namaz
kılacak kişi amaysa, bir başkasının yönlendirmesiyle Beyt'e yönelmeyi tam
tutturabilir. Eğer kendisini yönlendirecek birisi varsa, Beyt'i görmemesi,
isabet ettirmeden namazını kılması için mazeret olmaz. Ama, eğer kendisini
yönlendirecek kimseyi bulma imkanı yoksa, Beyt'e isabet ettirememişse kılmış
olduğu namazı iade eder.
Çünkü o, istikbal-i
kıble kastıyla yönelen ve Allah'ın yaratmış olduğu yıldızlar, güneş, ay, rüzgar
ve diğerlerinden bu hususta bilgileri olan kişiler gibi değildir. Namaz kılacak
kişi, eğer karanlıkta olduğundan dolayı kıbleye içtihat ederek yöneldikten
Sonra bu yönelmede hata ettiğini anlarsa, kılmış olduğu namazı iade etmesi
gerekir. çünkü zan olan bir bilgiden kesin olan bir bilgiye ulaştığından dolayı
namazın iadesi gerekir. Aynı şekilde kişi, ama olduğu için bir başkası
tarafından kıbleye yönlendirildikten sonra bu hususta daha güvendiği birinin
haberine dayanarak istikbalde/yönelmede hata ettiğini öğrenirse, kılmış olduğu
namazı iade etmesi gerekir.
Mekke ve çevresinde
oturanların Beyt'i görmesine engelolacak bir karanlıkta namazını kılan ve bu
karanlıkta kıbleye yönelen yahut kendisi ama olduğu için bir başkası tarafından
yönlendirilen, sonra da Kabe'yi isabet . noktasında hata ettiği şüphesine
düşenlerin, namazlarını iade etmeleri gerekmez.
Beyt'i görme imkanları
olmadığı bu durumda isabet etmede hata ettikleri kesinleşinceye kadar doğru bir
yönelme yaptıkları kabul edilir. Ama hata ettikleri kesinleşirse, hem Kabe'yi
görebilme imkanı olan hem de Ka'be'yi görme imkanı olmayan ikisinin de
namazlarını iade etmeleri gerekir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kim Mekke'de yahut Mekke dışında, Beyt'i göremeyecek bir
noktada bulunuyorsa, her namaz kıldığında bulunduğu noktadan; yıldızları,
güneşi, ayı, dağları, rüzgarı ve kullanabileceği tüm vesileIeri Kabe'yi isabet
ettirmek için kullanmayıp içtihat etmemesi ona helal olmaz.
Mekke dışında bir kısım
insanların kıbleyi isabet ettirmek için içtihat etmede birbirlerine ters düşmeleri
halinde, arkadaşının içtihadını kendi içtihadından daha kuvvetli gören kişinin,
arkadaşının içtihadına tabi olmaktan başka bir yol izlememesi gerekir. Ama
arkadaşının içtihadında kullandığı alametlerin zayıflığını görür ve içtihatta
hatayı tesbit ederse, kendi tesbiti doğrultusunda içtihadına dayanarak
istikbalini yapar. Her biri de içtihadı neticesinde tespit ettiği kıble
cihetine yönelerek namazlarını kılarlar. İçtihatları birbirlerinin zıddı
olduğunda birbirlerine imam olmalarının imkanı kalmaz.
Dedi ki: Eğer aralarında
ama birisi varsa, kıbleye isabet ettiği tahmininde olduğu cihete yönelir. çünkü
bir şey görme imkanı yoktur. Yahut beraberinde bulunanların içinden onu
yönlendirenlere tabi olur. Onu yönlendirme hususunda ihtilaf ederlerse, içlerinden
en çok güvendiği ve görmesi iyi olanın yönlendirmesine -ihtilafa rağmen- tabi
olur.
Dedi ki: Eğer ama kıble
istikametini kendi görüşü doğrultusunda ispat ederek namaz kılarsa yahut
seferde yalnız olduğu için başkasına soıma imkanı bulamamışsa, bu hususta
görüşü olmadığından dolayı kılmış olduğu her namazı iade eder.
imam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kendisine kıble yönünü öğretenin, Müslümanlardan gözü gören
erkek, kadın, köle olmasının sakıncası olmayıp doğruluğuna inanması halinde ona
tabi olma imkanı vardır. Doğruluğunu tasdik ise, yalancı olmadığını bilmesidir.
Dedi ki: Doğru
söylediğine emin olduğu müşrik kişinin delilliğine tabi olma hakkı yoktur.
çünkü müşrik, kıble meselesinde eminlik mertebesinde değildir.
imam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Havanın gece yahut gündüz bulutlanması halinde namaz kılacak
şahısların içtihat etmekten başka yolları kalmaz. içtihat ederken bir dağda,
denizde, güneş ışınlarının gözüktüğü bir yerde, ay aydınlığı görünen bir yerde,
yıldızın gözüktüğü bir yerde, rüzgar esintisinin olduğu bir yerde yahut buna
benzer delillerin bulunduğu bir yerde olmaları arasında fark yoktur. Bunların
mevcudiyetinin dışında daha net başka bir delil yoksa bunlar geçerli olur. Hava
karam ve saydıklarımızın hiçbiri olmazsa -bunların delilolmalarının imkanı
kalmadığından- kendisinin meyli doğrultusunda namazını kılar. Daha sonra delil
bulması halinde de kılmış olduğu namazları iade eder. Her kim delil bulamazsa,
namazını zannın meyli doğrultusunda kılar. Sonra kılmış olduğu namazı iade
eder.
Bu durumda eğer kişi ama
ise yahut karanlık bir yerde hapsedilmişse yahut yönü bulma delilinden
yoksunsa, zannının meylettiği doğrultuda namazını kılar ve daha sonra kılmış
olduğu namazı iade eder. Namazın geçerli olması, kendinden yahut bir başkası
tarafından namazın vakti ve kıblesine delil tahkim etmiş olmasıyla geçerli
olur. Bu, eğer delile ulaşma imkanı yoksa böyle kabul edilir.
Sonraki için tıkla:
İCTiHAD'TAN
SONRA YANLIŞI FARK ETMEK